NEYLE? NASIL İLİŞKİ KURUYORUZ? NELERİ DIŞARIDA BIRAKIYORUZ?
Tasarım-düşünce arasındaki ilişkileri neler etkiler?
Mimarlık ve fikir-ilham arasındaki ilişkileri nasıl kurgularız?
Tüm bu sorulara cevaben mimari görüş ve kavram ilişkisinin önem kazandığını görüyoruz. Her şeyden önce fenomeni yani görüngüyü anlamamız önemlidir. (Görüngü = gözlenebilen, duyularla algılanabilen her şey, her olgu) Bir kavram ya da tasarımın altında yatan düşünceyi anlamak uzun ve sancılı bir süreci gerektirmektedir. Her tasarımcı fikrini, tarzını ortaya koyabilir fakat doğru olan fikri ya da olağan doğrultusundaki asıl gayeyi nasıl bileceğiz? Esas kavramamız gereken budur.
Bir tasarıyı anlamamız için fiziksel bir konjonktür yani context gereklidir. Context için 1960’lardan sonra önemli bir tasarım motivasyonu olmuştur diyebiliriz. Anlamak ve yorumlamak ise tamamen olay ve olgulara bağlıdır.
Tasarımın altında yatan düşünceyi anlamamıza yarayan bu olgular tasarımın özü olduğu için çözümleme konusu başlı başına incelenmesi gereken bir konudur.
Birkaç örnek vermek gerekirse bunlar;
Tarihsel çözümleme, senkronik çözümleme, şekil, zaman, yalınlık, tamamlama, benzerlik, ortak kader, simetri-asimetri-denge, egemenlik, hiyerarşi, ritim-tekrar…
1) Louis Kahn Kimbell Art Museum Texas 1972

2) Frank Gehry Dancing House Prague 1996

3) Ponte Vecchio Florance 14.yy (Köprü olmak?)

4) Bernard Tschumi Parc De La Vielette 1985

